30 Aralık 2012 Pazar

Teşekkür Zamanı

Başlığımızın " Çingeneler Zamanı" ile bir ilgisi yoktur, olsaydı da iyi olurdu yani. Yıl biterken geriye dönüp baktığımda, kimlere teşekkür etmeliyim diye düşündüm. Bir yerden başlamak lâzım.
   Gençliğimizde bir kaç defa burnum kırıldı, içine metrelerce sargı bezi soktular, bir kaç gün sonra çıkartırlarken ömrümden ömür gitti. Zaten en son kırılmasında ben kendim düzeltmiştim ve öyle bırakmıştım.İşin ehli olmayınca burun yamuk kaynadı ve nefes almak zordu. Boğaza hakim olamayıp biraz da kilo alınca artık nefes alamaz hale geldim. Doktorlar ameliyat ol diye ısrar ediyorlar ancak sargı bezlerini düşündükçe vazgeçiyordum.İş yerindeki güzel arkadaşlarımdan önce 'Tıngır' sonra da 'Mıngır' burun ameliyatı oldu. Doktor ve ameliyat sonrası yaşanan kolaylıklar hakkında geri bildirimleri olumlu olunca, ben de gaza geldim.

     Memorial hastanesinde KBB uzmanı olarak görev yapan sayın Burak Erdamar ile görüştüm. Güler yüzlü, sempatik bir doktor. Ameliyat için ikna oldum ve 3 hafta kadar önce ameliyatımı oldum. Bırakın sargı bezini, neredeyse tampon bile yoktu. Ağrı kesici bile kullanmadım. Ne bir morluk ne bir şişlik, hiç bir şey yok. Bir şişenin içinde burun kemiklerim ve hafiflemiş bir burun ile evime ve  normal hayatıma ertesi gün geri döndüm.
  Yıllar sonra doya doya ciğerlere hava çekmenin keyfi bir başkaymış. Bu vesile ile beni doktora yollamak için ısrar eden Mıngır'a, burun ameliyatımı sorunsuz biçimde sonlandıran Burak beye ve Memorial Şişli ekibine çok teşekkür ederim. Kendisine ulaşmak isteyenler için aşağıdaki telefonlar yeterli olacaktır.

Doç.Dr Burak ERDAMAR
Memorial Şişli Hastanesi
444 7 888 
0212 314 66 66
Dahili: 4222




9 Kasım 2012 Cuma

Hava civa yanık merhemi

Ne varsa eskilerde var. Küçükken bu merhemi evde yapıp, yanan yerlerimize veya yaralarımıza sürerlerdi. Nice yanıkları iz bırakmadan iyileştirdi. İş yerinde bir arkadaşın ablası yanıktan muzdarip olunca kendime kadar yaptığım bir kavanozu verdim. İşe yaradığını görünce biraz daha istediler yapmaya üşendim. Aktardan malzemeyi al, internette de tarifi vardır dedim, yokmuş. Bunun üzerine, bari ben yazayım dedim. Bu arada hepimize yetecek kadar da yapmış oldum.
  Aktarlarda vardır, 100 gram kadar hava civa otu ve balmumu alınır. 300 gram zeytinyağı ( rafine edilmemiş halini bulursanız daha iyi, Zeytinyağı bulamazsanız gerçek tereyağ da olur.)

  Bir tencereye zeytinyağı ve hava civa otunu koyup kaynatın. Kaynama işi başlayıp zeytinyağının rengi koyu hâl alınca, süzerek başka bir kabın içine alın ve balmumunu içine atıp karıştırarak balmumunu eritin.Erimezse biraz ısı verebilirsiniz. Sonra cam kavanozlara koyup dolapta saklayabilirsiniz. İnşallah ihtiyacınız olmaz.

    Bu da bitmiş hâli




29 Ekim 2012 Pazartesi

CUMHURİYET BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN.

"Cumhuriyeti biz kurduk, onu yaşatacak ve yükseltecek olan sizlersiniz." Mustafa Kemal ATATÜRK



30 Eylül 2012 Pazar

Abilerim, Ablalarım

Benim ne olduğunu bilmediğim ancak sizin yasa diye adlandırdığınız bir şey yüzünden bu kuru ekmeği bile bulamayacağım günler olacakmış. Hatta hiç "günüm" bile olmayabilirmiş. Bugün biz gelemesek de siz, saat 14.00'te İstanbul Taksim meydanı, İzmir Konak meydanı, Antalya Kent meydanı, Bursa Kent meydanı ve Bodrum Belediye önünde toplanacakmışsınız. Bilirsiniz bizden çıkan hav, miyav seslerini bu yasayı çıkaranlar anlamaz, zaten anlasalardı biz bu halde olmazdık. Sizin dediklerinizi anlıyorlar ama dinlemiyorlar, belki bu sefer dinlerler. Ben Ankara'dayım ne yapacağım derseniz 7 Ekim Pazar saat 14:00'te Ankara Sakarya caddesinde ki toplanmaya gidebilirsiniz. Arkada görülen arkadaşlarım ile ben ve aşağıdaki fotoda gözüken tuzu kuru (şimdilik) arkadaşlar, ellerinizi sevgiyle yalar baki selam ederim.

14 Eylül 2012 Cuma

Biri nostalji mi dedi?

Evet demiş, ben de bugün farketmişim, ayıp bana. Şu gugıl nelere kadir, neyi arıyorsun neyi buluyorsun? Bir arkadaşım Armut şeklinde bir domates getirdi.

Gugıl da bir arama yapayım dedim. Alt sıralarda "Domates Güzeli, beyaz cama sünger çekti" diye bir başlık var. Tıkladım nedir diye , iyi ki tıklamışım, bu habere denk geldim: Ayşen Gruda

Sonra sitede gezinmeye başladım, neler var neler. İnternet bir derya ve biz bu derya da kayboluyoruz. Burnumuzun dibinde ne güzel siteler var bilemiyoruz. Siteyi yapan arkadaşlara çok teşekkür ederim. Sabah yediğimizi unuttuğumuz şu zamanda, arşiv yapmanın ne güzel bir şey olduğunu hatırlatıyorlar. Ben öyle sık tavsiyelerde bulunmam ama bu güzel olmuş. (Son zamanlarda tavsiye yerine tafsiye yazan ve bunda ısrar edenlere de uyuz oluyorum o ayrı konu.)

Buyrun:Türk Nostalji

14 Ağustos 2012 Salı

Harakiri yapan Muzırlar

Uzun zaman olmuş yazmayalı. Bilgisayarla bağı koparınca araya bir soğukluk giriyor. Kitaplar, dergiler daha bir sarmalıyor bünyeyi. Harakiri dergisi çıktı uzun zaman sonra. Bilirsiniz, poşete kapatılmışlardı muzır kurulu tarafından. Porno endüstrisinin bir sürü dergisi, filmi,oyuncağı varken karikatür dergisi muzır bulunmuştu.Daha yeni çıkan bir dergiye 2 sene öncenin parasıyla 150 milyar ceza verilince kapanmıştı dergi.Gençliği evlilik dışı ilişkiye özendiriyormuş sayın dergi.
Özenecek o kadar şey varken sen gel neye özen! Terbiyesiz bu gençler. Özene bezene bir evlilik yapmaktansa, dergi okuyup nelere özenecekler.
Bu sayısında Bülent abi de En kahraman Rıdvan'ı yeni bir macera ile çizmiş. Sırf bu yüzden alınır bu dergi.
Feran abimiz yeni kitabını çıkarmış. Adı BAŞKALDIRAN KURŞUnKALEM.Tuğla büyüklüğündeki kitap, bizi, feran abimizin dünyasında bir gezintiye çıkartıyor. Eline koluna sağlık, bu bitti yenisi ne zaman çıkacak?

Anı kitapları hoşuma gider. Bu türe örnek 2 kitap önereyim, belki hoşunuza gider.
1. kitap Afife Demirtaş'ın Leman Ebe isimli kitabı.Cumhuriyetin yeni kurulduğu yıllarda bir ebe ile astsubay kocasının anıları.
2. kitap Mehmet Ali Kuntman'ın Tabur tabibi Derviş bey isimli kitabı. Osmanlı, Cumhuriyet geçişi esnasında Tabur tabibi bir askerin anıları.

Hepsini tavsiye ederim. İyi okumalar.

19 Mayıs 2012 Cumartesi

19 Mayıs

Ey Türk Gençliği!

Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!


Mustafa Kemal Atatürk
20 Ekim 1927

14 Mayıs 2012 Pazartesi

Shakespeare

Ölmek, uyumak sadece!
Düşünün ki uyumakla yalnız
Bitebilir bütün acıları yüreğin,
Çektiği bütün kahırlar insanoğlunun.
Uyumak, ama düş görebilirsin uykuda, o kötü.
Çünkü, o ölüm uykularında
Sıyrıldığımız zaman yaşamak kaygısından
Ne düşler görebilir insan, düşünmeli bunu.
Bu düşüncedir felaketleri yaşanır yapan.
Yoksa kim dayanabilir zamanın kırbacına?
Zorbanın kahrına, gururunun çiğnenmesine
Sevgisinin kepaze edilmesine
Kanunların bu kadar yavaş
Yüzsüzlüğün bu kadar çabuk yürümesine
Kötülere kul olmasına iyi insanın
Bir bıçak saplayıp göğsüne kurtulmak varken?
Kim ister bütün bunlara katlanmak
Ağır bir hayatın altında inleyip terlemek
Ölümden sonraki bir şeyden korkmasa
O kimsenin gidip de dönmediği bilinmez dünya
Ürkütmese yüreğini?
Bilmediğimiz belalara atılmaktansa
Çektiklerine razı etmese insanları?
Bilinç böyle korkak ediyor hepimizi:
Düşüncenin soluk ışığı bulandırıyor
Yürekten gelenin doğal rengini.
Ve nice büyük, yiğitçe atılışlar
Yollarını değiştirip bu yüzden
Bir iş, bir eylem olma gücünü yitiriyorlar.

10 Mayıs 2012 Perşembe

5 Mayıs 2012 Cumartesi

Hıdrellez

Yarın Hıdrellez. Bu gece dilek dileme akşamı. Haydi dileklerinizi bir kağıda çizip ya bir gül ağacının dibine gömün ya da akar suya atın.
Hıdrellez, bahara dair bir çok kutlama gibi kökleri paganizme dayanan bir bahar bayramıdır. Bahar bayramlarının tümünde temel amaç insanların ölümden sonra doğuşa duydukları inancın, yeniden dirilme ve canlanma umudunun kutlanmasıdır. Aynı zamanda bolluk ve bereket mevsiminin başlangıcını selamlamak demektir bahar bayramları. Bolluk ve bereket olgularıyla ilişkili olarak bahar bayramlarının temel özelliklerinden birini her zaman yemekler, yiyecekler ve şölen teması oluşturur. Özellikle çingene topluluklarının muhteşem şenliklerle kutladıkları hıdrellez dinler üstü ve kültürlerarası bir bayramdır. Gerçi bu sene Ahırkapı yerine Parkorman da kutlanacakmış. Biletler ise Biletix teymiş. Neyin biletiyse. Kentsel dönüşüm ayağıyla,çingeneleri, mahallelerinden, yerlerinden, yurtlarından ettiler. Kentsel dönüşümden gelenekler de nasibini alıyor. Hıdrellezi paralı yapıp ruhlarını paraya satıyorlar.
Siz boş verin bunları. Bu gece yarısı dileklerinizi dileyin, yarın ateşinizin üzerinden atlayın ve dallardan yeşil koparmayın.

Hıdrellez'iniz kutlu olsun.

20 Nisan 2012 Cuma

Herkes gider Mersin'e, ben giderim tatile

Bilenler bilir, güzel bir kızım vardır, ismi Bızdık, kendisi avatar resmimdir. Türkiye evcil hayvanı olanlar için cehennem gibi bir yerdir. Apartmanda oturursun, apartman sakini diye adlandırılan aslında manyak olan insan bozmalarıyla uğraşır durursun.Havlıyor, miyavlıyor, kılı tüyü gözüme kaçtı gibi laflar diyen bir sürü bozuk var. Yolda yürürken gördüler mi havaya zıplayıp çığlık atanı var, yaklaşıp ısırır mı diyeni var halbuki ben daha fena ısırırım haberleri yok. Otobüse almazlar, uçağa bin tane bahane isterler. Tatile gidersin 1000 tane otelden 999 u kabul etmez.(İnanmayan Setur'un otel tanıtım kataloğuna baksın, ilaç için evcil hayvan kabul eden yok.)
Ben de her istediğim yere kendisi ile gitmeye gerekli bir araç planladım. Bızdığı bahane ettim ama kendi keyfimden de ödün veremezdim. Bızdık bahane karavan şahane. Buyrun kendi elcağızımla yaptığım panelvandan bozma karavana:=)








15 Nisan 2012 Pazar

Dalları bastı Kiraz

Bugün yağmurun ardından sıkı bir dolu yağdı. Bahçede hasar var mı diye baktım ki her şey yerli yerinde. Şerefsiz grip mikrobunun ben de yarattığı hasara rağmen biraz fotoğraf çekmek iyi geldi.

Bahçedeki 4 yaşındaki kirazın dallarında çiçekler



Asma yavaş yavaş canlanıyor.

Çilekler kendini toplamaya başlamış. Salyangoz yemek derdinde.

Limon çiçeklenmiş Halis Adana limonu:=)

Biberiye'yi küçük bir dal olarak Akçay'da teyzemin bahçesinden çalmıştım. Çalıntı çiçek iyi tutar derler ama çiçek hırsızlığına da iyi kılıf olmuş sanki.

Mart başında benim asma'dan ve civardaki çeşitli meyve ağaçlarından dallar. Yeni seneye fidanlar olup çoğalacaklar. Özellikle bir Erik var ki, çok güzel.

Ve son olarak akşam yemeklerini bekleyen sokağın kedileri. Az olduklarına bakmayın, elde tabakla gördüler mi sayıları yirmiyi buluyor. Bu Mart çok mesai yaptılar, seneye ayvayı yedik.

4 Nisan 2012 Çarşamba

Biz hep kaybederiz.

Aslında kazanan hep onlar. Futbol adı altında, ortada dönen milyonlarca paraya, sahtekarlığa, yolsuzluğa, kin ve nefrete inat bir direniş onların ki.
Buyrun:Futbol budur

1 Nisan 2012 Pazar

İnsan nesli, Dünya için gereksiz bir varlıktır.

"Eğer bütün böcekler Dünya'dan yok olacak olsaydı, 50 yıl içerisinde Dünya'da hayat sona ererdi. Eğer insanoğlu Dünya'dan yok olsaydı, 50 yıl içerisinde bütün yaşam kendini yeniler, gelişirdi." demiş Jonas Salk abimiz. Türkiye'yi ve Ankara Eryamanı görmediği kesin. Sona erme zamanını çok daha kısa tutardı eminim.

Ne kadar izlemesen, ne kadar kaçsan da kıyısından köşesinden seni yakalıyor haberler. Ankara Eryaman'da, ilk otopsi sonuçlarına göre bıçaklanarak öldürülen bir İran'lının haberini yapmış satılık medya. Bangır bangır bağırmışlar "köpekler adam parçaladı" diye. Soysuzların yaptığı bu haberlerden sonra Eryaman da 2 gün içerisinde 9 köpek katledildi. Bazısının üzerine tiner döküp yakmışlar.

Konya'da adına çocuk denilen caniler ise hamile bir köpeği tekmeleyerek öldürmüşler. Bunları nitelendirecek bir sıfat bulamıyorum. Kendilerini en aşağılık sınıflandırmalara sokmak istiyorum, ama onların bir kategorisi yok.

Bir arkadaşım "Niye böyle oldu bu çocuklar" diyor. Ben onun şaşırmasına daha çok şaşırıyorum. Anne ve baba olarak nitelendirilenler çocuklarını vicdansız ve şerefsiz olarak yetiştiriyorlar. Bilgisayar oyunlarında öldürmeyi çok normal bir şeymiş gibi öğreniyorlar. Çizgi filmler, sinemalar vahşeti doğal hâle getiriyor. Kurban bayramı diyerek gözlerinin önünde, hayvanların boğazlarını kesip parçalıyorlar. Evde şiddetin uygulamasına maruz kalıyorlar. Sonra da bunlardan normal bir hayat bekliyoruz.

Mustafa Kemal ATATÜRK ; "Öğretmenler Yeni Nesil Sizlerin Eseri Olacaktır." derken bunları kastetmiyordu.

29 Mart 2012 Perşembe

Yaz tatili

Dün bahsetmiştim yazımda. Hazır yaz geliyorken devam edelim. MFÖ'nün "Agannaga Rüşvet" adlı albümlerinde Yaz tatili isimli bir şarkıları vardır.Yaz Tatili
Benim güzel ülkemde insanlar tatile bile çıkamayacak duruma geldiler. Yıl boyunca köle gibi çalışıp, hakkın da ötesinde olan uzun dinlenmeler silsilesi kabusa dönüyor. Bazı yerler izin vermez, bazısı iznini 15 parçaya böler, bazısı teknoloji yardımıyla iş yerinde hissettirir.Kafayı yemeden tatil yapmak daha da zorlaşıyor.
Bir de sevgili vampir bankalarımız, tatil kredisi adı altında bize kol gibi kazıklar sokmaktadır. 15 gün tatil yap 36 ay öde. Gelecek 3 yılın ipotek altına girsin. Tatil başlangıcı her zaman neşeli olur. Önce hafif elbiseler sonra da mayolar veya bikiniler giyilir. Aslında bizim durum, aşağıdaki fotoğraftaki duruma döner. Soyulduğumuzu anladığımızda ise artık çok geçtir.

Sizi, müziğin dinginliği ve güzel bir yaz tatilinin hayali ile baş başa bırakıyorum.Papelleriniz yerine yüreğinizin yağları erisin.

Yaz tatili, paranın katili
Biraz serinlemeye, kafamı dinlemeye
Giderim ben tatile, elli bini, yüz bini
Bikinisi, bluzu, pantolonu, mayosu
Para kalmaz

Yaz tatili, paranın katili

Bu şapka enfes, şu eteklik harika
İpekli, çok güzel ah bu şal!
Papeller eridikçe eridi
Dilim damağım kurudu
Beş yüz bini versene, milyonları versene

Yaz tatili, paranın katili

Mayomuzu giyelim, lokantaya gidelim
Yedikçe kazığı eğlenelim
On beş günlük dinlenme, birkaç kadeh demlenme
Şarabı da kebabı da, kol gibi kazığı da

Yaz tatili,paranın katili

28 Mart 2012 Çarşamba

Deneylere doğru

Bir MFÖ şarkısı, pek kimse bilmez. Ben yazayım, bilenler hatırlasın, bilmeyenler öğrensin.Yazıyı okurken dinlemek isterseniz: MFÖ-Deneylere doğru


Yayınlayan arkadaş "hiçbir yerde yok" demiş, gerçekten de yok. Bunu da bulmasaydım kendi arşivimden yayınlayacaktım.1992 yılında çıkarttıkları "Agannaga rüşvet" albümlerinin bir kıyısında kalmış, değişik bir şarkıdır. Zaten o albümde bir bu şarkı bir de "Yaz tatili" şarkısını severim. Onu da sonra yazarım.
Şarkıda geçen sunta hikayesini gençler bilmezler. Yine gençlerin bilmediği eski başbakan ve cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in yeğeni Yahya Demirel, Türkiye'yi hayali ihracatla tanıştıran ilk kişidir. Hattâ, Hayali ihracat lafının isim babasıdır.1974 yılında Yahya Demirel,yurt dışına demonte ceviz kaplama, 1. sınıf yatak ve yemek odası yerine sunta ihraç etti. Yahya Demirel ortağı Atilla Özçelik ile 1974'te yapılan bu ihracattan 25 milyon vergi iadesi aldı. Suntaların mobilya gibi ihraç edilmesi olayını iki gazeteci ortaya çıkardı: Uğur Mumcu ve Altan Öymen. Yazdıkları yazılarla tüm olayları kamuoyundan haberdar ettiler. Ancak canım Türkiye'm de her şey unutulur ve her şeyin üzeri kapanır.Hayali ihracat davası 10 Şubat 1987'de zaman aşımına uğradı. Hayali mobilya davası 1989'da aynı kaderi paylaştı. Uğur Mumcu'nun katledilmesinin bir davası bile yok ki zaman aşımına uğrasın.
Kısacası, Fuat ve Özkan'ın,şarkıyı söyledikten sonra başımıza iş gelir korkusu ile tırstıkları bu şarkı size bir şeyler söylüyor mu ona bakmak lâzım.

Deneylere Doğru
Topluca bu toplumda bir topluluk
Deneylere doğru
Dilsizler ordusu
Kaval sesleri, sürüler misali
Bir koyunluk

Doğu batı arası köprüymüşüz de
Sentezmişiz bir düşte satılık

Biz ne suntalar ne cuntalar
Flamingo yolları
Science fiction showları
Ve daha neler neler gördük
Yedi kat derinde yasaklar
Kelimeler bitti tükendi
Muska misali bir gizlilik
Ve daha neler neler

Topluca bu toplumda bir topluluk
Deneylere doğru

24 Mart 2012 Cumartesi

Pencere önü çiçeği

Aşağıdaki yazıyı okurken bu şarkıyı dinleyebilirsiniz.Pencere önü çiçeği

Minik minik kaktüsler. Satıldıkları tezgahta, yan yana dizilmişler, dikenleri birbirlerine batıyor. Saksıları ve altlıkları ile beraber 6 tane alındı. Altlıklar, birbirlerinden ayrı halde durmalarını sağlıyor. Sahtekar çiçekçiler üstlerine sahte çiçekleri yapıştırmışlar milleti kandırıyorlar. Yapışkanları sökene kadar canım çıktı.

Bir aydır pencere önünde soğukların geçmesini bekliyorlardı. Bahar geldi,güneş yüzünü gösterdi. Kaktüslerden biri bu sahtekar çiçekçilere inat çiçeklenmeye başladı.Diğerlerinin de aynı performansı göstermelerini bekliyorum.
Kışa inat baharı seviyorum.

19 Mart 2012 Pazartesi

Ücretsiz, Bedava, Parasız, Beleş, Bedelsiz, Ucuz

24 Şubat 2011 de Ücretsiz sahiplendirme diye bir yazı yazmıştım. Bkz:Ücretsiz Sahiplendirme

İstatistiklerde en çok hit alan yazılardan biri bu. Demek ki; hit alabilmek için böyle başlıklar yazmak gerek. Ben de bu yazı için, bu başlıkları kullandım. Tanıtacağım site, belki daha çok insana ulaşır diye.Ben yorum yapmıyorum, sizi site ile başbaşa bırakıyorum.

Sessizlerin sesi, Hayvansever gazetesi: Hayata pati kat!

28 Şubat 2012 Salı

Göğe bakma durağı

Dün akşam, televizyonda izlediğim tek dizi olan "Leyla ile Mecnun" un son sahnesi. Sahilde, bankta oturan Yavuz karakterinin elinde Turgut Uyar'ın efsane kitabı Büyük Saat ve okuduğu şiir Göğe bakma durağı.Bu kitabı kitaplığınıza almanızı tavsiye ederim.Bilmeyenler için buyrun:
Göğe bakalım



GÖĞE BAKMA DURAĞI

İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım
Şu kaçamak ışıklardan, şu şeker kamışlarından
Bebe dişlerinden, güneşlerden, yaban otlarından
Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
Şu aranıp duran korkak ellerimi tut
Bu evleri atla, bu evleri de, bunları da
Göğe bakalım

Falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım
İnecek var deriz, otobüs durur ineriz
Bu karanlık böyle iyi, afferin Tanrıya
Herkes uyusun, iyi oluyor hoşlanıyorum
Hırsızlar, polisler, açlar, toklar uyusun
Herkes uyusun, bir seni uyutmam birde ben uyumam
Herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım
Nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda
Beni bırak göğe bakalım

Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
Tuttukca güçleniyorum kalabalık oluyorum
Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi, ağaçlar gibi
Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
Seni aldım bu sunturlu yere getirdim
Sayısız penceren vardı bir bir kapattım
Bana dönesin diye bir bir kapattım
Şimdi otobüs gelir, biner gideriz
Dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
Bir ellerin, bir ellerim yeter, belliyelim yetsin
Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
Durma kendini hatırlat
Durma göğe bakalım

26 Şubat 2012 Pazar

Zaman su gibi

İki ay olmuş yazmayalı. İşler bu yıl için yoğun başladı. Normal mesaiye zaman yetmiyor. En sıkıldığım şeylerden biridir iş sarkmaları. Zamanında yetişmeyen işler, hurmaların tırmalaması durumu yaratıyor. Mesai sonrasında durum daha da karışık. VW T4 almıştım, onu karavana çevirmeye karar verdim ve çok kolay gibi gözüken şeyler, insanı nasıl zorlarmış anladım. Neyse az kaldı ve baharda tadını çıkaracağım zannediyorum.
Bu arada Göksel yeni albümünü çıkardı.Bkz: Göksel
Bu kız şarap gibi, yaptığı müzik giderek güzelleşiyor. Bu albümdeki şarkıların hepsi güzel ama Rüzgar, Gidemiyorum ve Yarım kalan şarkı'nın ayrı bir güzelliği var.Yarım kalan şarkı, Mabel Matiz'in ve bu çocuk bu şarkıyı önce Göksel'in söylemesine izin verdiği için pişman olacak gibi.

Aralık ayında elime insanlık tarihi ile ilgili bir kitap geçti.O kitapta yazılanları ayrıntılı araştırırken başka bir sürü şey okudum ve insanların acımasızlığını en yalın halde gördüm.Kitap yüzünden ruh halim değişti bir ara yazarım.
Bu kadar yoğunluğun sonucu blog ilgisiz kaldı haliyle. Yavaş yavaş düzelteceğim bu durumu. Şimdilik bu kadar.