1 Ocak 2011 Cumartesi

Yıla nasıl başlarsan öyle gider.

Safsatalara inanmam ama inanan arkadaşları da üzmek istemem. Onlar öyle zannetsinler. Yoksa, ben bu yıla grip olmuş, yatak döşek yüksek ateş pozisyonunda girdim. Bütün bir yılı böyle geçiremem herhalde değil mi? Eğer doğruysa, yediği yemeklerden veya karıştırdığı içkilerden mideyi bozmuş, cırcır olmuş birinin yeni yıla tuvalette girmiş olması da içler acısı bir durum olacaktır. Kırmız don giyip noel babayı bekleyenleri saymıyorum bile.

  Ferhan Şensoy'un oynadığı ve 90'lı yıllarda kaset olarak yayınladığı "Ferhangi Şeyler" oyununu dijital ortama aktardım. Her dinleyişimde tekrar tekrar gülerim. Sizlerin de yeni yıla gülerek girmenizi ve bütün bir yıl gülmenizi dilerim.Oyunu dinledikten sonra İstanbul ve yakınında oturanların Ses1885 sahnesini boş bırakmamalarını dilerim.

Ortaoyuncular sitesi

Oyunun linki aha burada: Ferhangi Şeyler

2011 ilk yazı

Bugün 1 Ocak 2011 Demirbank iyi günler diler. Demirbank, Demirbank, Demirbank
1926 da bugün, Türkiye'de miladi takvim kullanılmaya başlanmıştı. Atatürk'e bu ve bunun gibi devrimleri için bir kez daha teşekkürü borç bilirim. Miladi takvimden önce hicri takvim vardı ve Ay'ın hareketlerine göre düzenleniyordu. İlk ay Muharrem'di.Ocak ayı ise Kânunusani (ikinci kanun) adıyla anılmakta olup kânun, arapçada ateş yakılan ocak anlamına gelmektedir. 1946 da yürürlüğe giren bir yasa ile Kânunusani adı kaldırılıyor ve yerine Ocak adı getiriliyordu. Batı ülkelerinde ise ismi January, Janiver, Januar gibi aynı kökten adlarla anılmaktadır. Bu ismin kökeninde ise eski Roma tanrılarından Janus yatmaktadır.Bilindiği gibi eski Roma'da bir yerinizi sallasanız tanrıya çarpmaktadır. Tanrı Janus ise kapıcılık yaparmış. Bu Janus abi öbür dünyanın kapılarını sabah açar, akşam kaparmış.Duruma göre eski Roma'da gece ölmek yok, hadi canınız sıkıldı da "ben yatağımda ölecem arkadaş" dediniz ve öldünüz, yağma yok, sabaha kadar bekleyeceksiniz. Bir nevi kapalıçarşı bekçisi pozisyonunda olan Janus kapıyı açmazsa ortada kaldın demektir. Velhasıl bu batılılar " Abi bu Janus çok iyi açıyor, bizim de yıl açılış ayına bir isim vermemiz gerekir ki bu janus'tan başkası olamaz" demişler ve Janus adını yılın ilk ayına vermişler. Şimdi " madem bu adam iyi açıyor ve kapıyor, niye kapanış ayına da onun adını vermemişler" sorusunu sorarak münafıklık yapmayın. Adamlarda tanrı ve imparator bol miktarda, onların isimleri de sıra beklemekte, maazallah hepsi kendine isim vermeye kalksa ortalıkta aydan geçilmez.
Zaten önemli olan ne isimler ne de zaman göstergeleri. Önemli olan o zamanları nasıl geçirdiğimiz ve ne gibi izler bıraktığımız. Hangi zamanlarda yaşadığımız değil de nasıl hatırlandığımız daha önemli galiba.

30 Aralık 2010 Perşembe

Yeni yıl

Her gelen yeni yıl için ütopik taleplerde bulunulur."Dünyada barış olsun silahlar sussun" en ütopiği.Bir arkadaşım "yeni yılda diziler ,yemekteyiz'ler az olsun, okumalar çok olsun" diye yazmış.Bu da hayal. Günümüz Türkiye'sinde insanlar eğitilmesin, okumasın, aptal ve kendilerinin hiç olamayacağı tiplerin oynadığı dizileri, filmleri bol bol seyretsin isteniyor. Amacından uzaklaştırılmış din, futbol gibi kitle afyonları ile uyuşsunlar isteniyor.600 lira asgari ücretle yaşamaya zorlanırken, dün kıçında don olmayanların nasıl trilyonlara sahip olduklarını sormasınlar isteniyor.
Yaşadığımızdan daha kötü bir yıl geçirmemek tek temennim. Sağlıklı, huzurlu ve mutlu olun.

26 Aralık 2010 Pazar

Haberler maberler

İnsanoğlu bir garip.Hiçbir şeyden mutlu olmaz.Hep daha fazlasını ister ancak kavuştuklarını ne kadar kullanır ayrı mesele.Çok nadir televizyon seyrederim onu da seyrediyor sayılmam. Benim ki bir tür kafa boşaltmak için baş parmak antremanı yapmak. Hızlı geçişlerde dikkatimi ne çekiyorsa orada biraz takılır sonra yine devam ederim. Haberleri seyrediyorum. Artık hükümetin icraatlarına karşı haber yapabilecek bir babayiğit kalmadığından, haberler genellikle magazin gündemi şeklinde sürüyor.Arada bazı haberler var küçük detaylar şeklinde anlatılıyor ve hızlı geçiliyor.Mersinde süt fiyatlarını az bulan çiftçi kardeşlerimiz köyün meydanında süt banyosu yapıyorlar. Gereksiz yere süt ziyanlığı ve kleopatra kompleksi.Hayvanları besleyecek yemleri yokmuş, tarlalarını ekemiyorlarmış. Ülen yakında kendinizi besleyecek buğdayı bulamayacaksınız.  Efenim,TMO 1 milyon ton buğday ithal edecekmiş. Niye ithal ediyoruz onun cevabı yok. Etten sonra bu 2.ci büyük ithalatımız mış. Bize okullarda öğretilenlere ne oldu? Hani biz kendi kendimize yeten ülkelerin en birincisiydik. Konya ovası kadar tarım arazisi olmayan ülkelerden ithalat yapıyoruz. Yıllardır tarım politikalarına önem verilmedi. Doğru düzgün bir planlama yapılmadı. Tarım için kulanılan mazot dahil bütün girdilere inanılmaz zamlar yapıldı. Hasat sonrası en düşük alım fiyatları açıklandı.Tarlasını ekmeyen çiftçiye destekleme primi verildi. Kısaca tarımı geliştirmemek için herşey yapıldı. Bu işlerde en birinci suçlu, hükümetler tamam ancak senin hiç mi suçun yok kardeşim.
 Tarlanı satıp apartmanlar dikilmesine izin vermedin mi?(Adana'da yaşayanlar bilir. Adana'nın Mersin'e doğru uzanan bölümünde Türkiye'nin en bereketli toprakları vardı.Çiftçiler tarlarını sattılar oralara Real-Metro gibi dev alışveriş merkezleri,yığınlarla binalar, apartmanlar,  çevresine de bol bol araba satış yerleri yaptılar.Şimdi o sayın çiftçiler mağazalardan "Pencere bostanı" alıp nostalji yaparlar.)
  Bire beş veren tarlanı, 10 versin 20 versin gazlamalarıyla, ilaçlar ,kimyasal gübreler ile doldurmadın mı? Yaşayan eko sistemi bozup açgözlülükle hep daha fazlasını istemedin mi? Ziraat mühendislerinin laflarını kulak arkası yapıp zehir satıcılarına kanmadın mı? Geçen sene ne para ettiyse o sene hep beraber onu ekmediniz mi?  Hadi herşeyden vazgeçtim seni senelerce kandıran siyasileri baş tacı yapmadın mı?
 Protesto yapacağım diye gazetecileri çağırıp kafandan aşağı süt dökersin, 2011 seçimlerinde imamın gazlamasıyla gider akp ye oy verirsin. Sütten çıkmış ak çiftçi seniiii!