27 Ocak 2011 Perşembe

Adana; Bir kentin tükenişi

Dün akşam sevgili Aydan atlayan Kedi'nin bloğundaki bir yazıyı okuduktan sonra bu yazıyı yazmaya karar verdim. Bir kentin (bir ülkenin de olabilir) cahil insanların elinde nasıl yok olduğunun göstergesidir bu. 1997 yılının ortasıdır Adana'ya yerleşmem ve 10 senelik birlikteliğin başlangıcı. Eski Adana'nın en güzel yerlerinde en güzel insanları ile yaşadım. Başka şehirlerde Fellah diye aşağılanan insanların pırlanta gibi olduklarını gördüm. İlk dikkatimi çeken kavurucu sıcak oldu. Ondan önceki 7 senemi Bolu'da geçirdiğim düşünülürse bu sıcak kavramının bendeki etkisi inanılmazdı. İkinci dikkatimi çeken inanılmaz ucuzluğuydu. İstanbul'da yaşayan birisinin, yemek hesaplarına "sıfırları eksik mi koydular acaba" demesine sebep olurdu.
Şehir Kuzeye doğru genişlemeye ve modernleşmeye! yeni başlamıştı. Belediye başkanı Aytaç Durak önce vasıfsız araziler satın alıyor ve daha sonra imara açıyordu. Kardeşi Hüseyin Durak, Durak inşaat adını kullanarak yüksek yüksek binalar yapıyor ve Adana'yı modernleştiriyordu. En inanılmazı,nehrin üzerine köprüler yaparak rantı arttırmasıydı. Gölün karşı tarafında bulunan araziler para etmiyordu. Çünkü o tarafa geçmek 2 saatlik eziyetli bir kara yolculuğu gerektiriyordu. Arsalar biri tarafından ucuza kapatıldı. Sonra köprüler yapıldı karşıya geçiş 2 dakikaya indi.Göl kıyısı villa ve ev, birilerinin de cepleri dolmaya başlamıştı. Nehrin en güzel yerine karşılıklı bir cami bir de devasa otel diktiler. Camiyi yapan mühendisler! güruhu akşamları televizyona çıkıp zart zurt ettiler. Neymiş Mimar Sinan'ın yaptığı caminin kubbesini yarım metre geçecek yeni bir kubbe yapmışlar. Ulan andavallılar Koca Sinan 500 sene önce yaptığı eserleri, teknolojinin bütün nimetlerini kullanarak geçiyorsun ve bununla da övünüyorsun.

Fotoğrafta camiye kadar uzanan park görünümlü yerler nehir boyunca portakal bahçeleri ile doluydu.Kibarlıklarına yakıştıramadılar ve ağaçları katlettiler. Yerine böyle ağaçsız parklar yaptılar.Bu yakınlarda kozan çarşısını ve çevresini yerle bir ederler. Şehrin içindekileri yok ettiler ama şehrin çevresi daha portakal bahçesi doluydu. Bunların da yok edilmesi lâzımdı.
Eski Adana tabir edilen yerler ve çevre köyler içme suyunu kuyu sularından karşılıyordu.Belediye yeraltı kuyularından çektiği suyu şehre pompalıyordu ve şehrin içme su ihtiyacı buradan karşılanıyordu. Yeni Adana tabir edilen modern şehrin suyu aslında Seyhan nehrinden karşılanabilirdi ancak sayın Durak burada da devreye girdi. Şehre 10 kilometre uzaktan Çatalan suyunu getirdi. İyi oldu olmasına, insanlar daha düzgün altyapı ile daha düzgün su kullanmaya başladılar. Zaten belediyenin temel görevlerinden biridir içme suyu sağlamak. Ancak unutulan bir şey oldu. Yeraltından çekilemeyen sular zemine doğru yükselmeye başladı ve çevredeki bir sürü portakal ağacının köklerine ulaştı. Kök çürümesi nedeniyle verim düştü. Bir sürü insan narenciye bahçelerini söktü, sökülen ağaçlar mangal kömürü oldu. Artık yeller dururuz.
Adana'nın simgesi pamuk ve narenciyeyi el birliğiyle yok ettiler. En verimli topraklarına alışveriş merkezleri ve beton bloklar doldurdular.Adana'yı yok ettiler.Gelecek kuşaklar beton yığını apartmanlar içerisinde büyüyecek. Damlarda yatamayacak, uçurtma uçuramayacak, güvercinlerin taklalarını göremeyecekler.Ağaçlar olmayınca bilgisayarlardan orman görüntülerine bakıp avunurlar. Adana'yı bu hale getirenler de vicdan kirlerine Mestan hamamında kese attırsınlar.

Not:Aydan atlayan kedi'nin bahse konu yazısı(Teşekkürler)
http://aydanatlayankedi.blogspot.com/2011/01/damdaki-portakal-agac.html

25 Ocak 2011 Salı

Hüsnü Arkan

Ezginin Günlüğü'nden ayrıldıktan sonra ilk albümünü yaptı.Hasta günlerimde tıpkı bir ilaç gibi gelen şarkılarını dinlemenizi isterim.Albümün konuk ses sanatçısı olan Birsen Tezer ‘Hoşgeldin’ adlı şarkıda etkileyici yorumuyla beni benden aldı. Bu şarkıda klarneti Göksun Çavdar çalıyor ve ayrı bir renk katmış. Göksun Çavdar yeni neslin en iyi klarnetçilerinden biri.

Cd'nin tamamı mükemmel şarkılardan oluşmuş.Bir ayrım yapmak çok zor. Böyle güzel albümleri yaratan ve hayatımıza anlam katan tüm müzisyenlere çok teşekkür ederim.
Sanatçının sitesi:http://www.husnuarkan.com/solo/
Yukarıdaki fotoğraf sanatçının kendi sitesinden alınmıştır.

Yatay ve dikey konumlar

İnsan hayatı acaip. Bir gün sağlık durumu iyi moral süper ve enerji tavan yapmış, ertesi gün yerlerde sürünüyor. Son on gündür 130 kiloluk bünyeyi yerlerde süründüren gözümle bile göremediğim kadar küçük bir mikrop.Şerefsiz grip mikrobu (Her sene ismi değişir domuz, keçi gibi ben sabit olarak şerefsiz diyorum) bir girdi vücuda çıkmak bilmiyor. İlaçla 7 günde ilaçsız bir haftada geçer deyişine istinaden bir-iki gripin dışında ilaç kullanmadım. Ancak 7 gün geçti şerefsiz grip geçmedi. Geçmediği gibi daha da azıtıyor. İlaçlı döneme geçtim bu sefer paso uyuyorum. İlk bir hafta normal yaşayışımı aksak da olsa sürdürüyordum şimdi ayakta uyuyorum. Yatarak dinlenme bölümlerinin uykusuz kısımlarında kitap okuyor, uyuduğum bölümlerde kitaptaki konu ile ilgili kabuslar görüyorum. Sıkıntı ile uyanıyorum biraz sonra tekrar dalıyorum kabusa kaldığı yerden devam. Türk dizileri gibi oldu uzadıkça uzuyor.Vücut sıkıntıda olunca iyi rüya da görülmüyor demek ki. Neyse inşallah bu haftayı geçirip diğer haftaya sağlıklı başlarım diye umutluyum.
Hepimize sağlıklı ve hastalıksız günler dilerim.