11 Haziran 2011 Cumartesi

Sevgisizlik ve susuzluk beldesi Akçay

Akçay'ı diğer yerleşim yerlerinden ayıran bazı özellikleri vardır. Akçay'da mezarlık yoktur. Eskiden birini gömmen mümkün değildi çünkü ayağınla eşelesen su çıkardı. Bütün evler kendi bahçesinden çıkan su ile beslenir. Bütün mahallerinde çeşmeler vardır. Cahit Amca işbaşına gelene kadar şişe suyu nedir bilmezdik. Nerede susarsan susa 30 metrede bir suya denk gelmen mümkündü. Eski çay bahçelerinde masaya oturduğunda ilk önce sürahi ile su gelirdi. Şimdi durum çok farklı, istesen de sürahi ile su vermiyorlar. Şişelere kimbilir nereden doldurulmuş bayat suları dayıyorlar önüne. Hayratların ve çeşmelerin hemen hepsi kurutuldu. Belediye başkanı olduktan sonra trilyonluk su rantına dayanamayan tonton başkan kordonda bulunan su çeşmelerinin musluklarının kırılmasına, su motorlarının bozulmasına ses çıkarmadı. Millet suyu çeşmede bulamayınca şişe suyuna saldırdı yaz sıcağında. Kimbilir kimlerin cepleri de para görmeye başladı bu sayede. Her sene gidişimde mahallemdeki tulumbayı onarırım. Kolunu kırarlar, borusunu tıkarlar, lastiğini kopartırlar, civatalarını sökerler. Buna rağmen her seferinde onarır çalışır hale getirirdim, hatta geçen sene sıfır tulumba alıp taktım. Bu sene hiçbir şey kalmamış. İnsanın şevki kırılıyor.

Hâlâ utanmadan yazıyorlar ya "sevgi ve su beldesi" diye ben birşey demiyeceğim. Hadi sudan vazgeçtim. Sevgi beldesi Akçay'da Başkan göreve gelene kadar köpekler eceliyle ölürdü. İskele meydanında sarıkız heykelinin oralarda bir sürü tembel köpek yatar kimseye zarar vermezdi.Hayatında apartmandan dışarı çıkmamış, sinek görünce altına yapan yerli turist müsveddeleri, Akçay'a gelip meydana gezmeye çıktıklarında köpekleri görünce ciyak ciyak bağırdılar "Ay beni ısıracaklar" diye. Hemen olaya el konuldu ve 1-2 gün sonra Akçay çöplüğünde köpek ölüleri bulunmaya başladı.Şimdi gidin o meydanda köpek bulamazsınız. Onlar yerlerini 2 ayaklı itlere terkettiler. Şimdi başkan Akçay sitesinde yazar durur "iftira atıyorlar,beni çekemiyorlar" diye. Bir arama yapın google da Akçay+Köpek katliamı diye, ne tesadüfün iğne deliğidir ki, sevgili başkan göreve geldiğinden beri her sene bu katliamlar yapılır olmuş ancak masum belediyenin bundan haberi yok. Halkçı başkanın ise hiç haberi yok. En masumu o.Daha 20 gün önce haberleri çıktı Akçay+Zeytinli çöplüğünde köpek ölüleri diye. Yaz sezonu gelirken yerli turist adı altında gezinen insan müsveddelerini mutlu etmek uğruna köpeklerin canına kıyanlara insan demeye dilim varmıyor.

Yukarıda yazmıştım Akçay'ın özelliklerinden biri de sahilde bulunan tabelalarıydı.Bu tabelalarda " Sayın halkımız, kıyılar ve sahil sizindir.Sahillerden denize girmenizi engelleyen herşeyi herkesi bize bildirin" yazardı.Başkan göreve gelince bu tabelalar hemen ortadan kalktı.(Başkanın art niyeti yok,paslanmışlardır, birinin ayağını mayağını keser tetanoz felan olur diye yani)Şimdi o yazıyı okumayan ve yasadan haberi olmayan şezlongçu ve şemsiyeci çakallara para ödemeden denize bile giremezsin. Hani diyordum ya herşey özelleşiyor diye. Belediye plajı da bu sene özelleşti. Adı Rio bilmemne oldu. Adamlar bir tadilat yaptılar sormayın. Eski belediye plajındaki tüm kumları eleklerden geçirdiler, çıkan tüm pisliği mert inşaat etiketli dozerlerle yan taraflarında ki plajın denizine döktüler. Zabıtaya şikayette bulundum. Erkek! zabıtalar hemen harekete geçtiler.Oraya gittiklerinde dökenlerle tokaştılar öpüştüler, sonuç; dökmeye devam,üzerine bir kamyon kum dökeceklermiş çöplerin. Şimdi başkanın bundan da haberi yoktur.

Şimdi bu kadar yazdım, benim ne CHP ile ne de Cahit İnceoğlu ile işim ve çıkarım olmaz. Buralarda yazdıklarım Türkiye'nin Özal döneminden beri geçirilen değişimin küçük bir kopyası. Herşey rant ve para üzerine kurulu. Elimizden akıp giden o eski Akçay'ı istiyorum başka birşey değil. Sevgi ve su beldesi diyorlarsa hayvanlara, insanlara, doğaya sevgi göstersinler. Su beldesi diyorlarsa hayratları, çeşmeleri onarsınlar. Anfi tiyatronun üstüne hediyelik dükkanı kurmakla,asırlık çınarları katledip beton binalar dikmekle, kordona led lamba döşemekle belediyecilik yapılmıyor.

9 Haziran 2011 Perşembe

CHP'li Cahit İnceoğlu AKÇAY'ı nasıl özelleştirdi?

Balıkesir Edremit'e bağlı güzide bir mahalle iken, rahat bir yerlerine batan insanların gazlaması sonunda belediyeye dönüştü Akçay. Beledi(ye) olan bir yer adına istinaden yeme ve yemleme yerine dönüşür. Burada da böyle olması kaçınılmazdı. Edremit belediyesine bağlı iken sahilde belediyeye ait çay bahçeleri vardı. Bir emekli dinlenme mahallesi olan Akçay'da insanlar buralarda oturur, denizi seyreder, kafasını dinlerdi. Akçay belediye olunca Edremit belediyesi buraları bir şirkete kiraladı. Aslan cengaver başkan İnceoğlu "Buralar halkın malı,yedirmem ülen" naralarıyla hukuk savaşına girince saf Akçay'lılar, KaraMurat alkışlar misali çıppa-çıppa yaptılar. Ancak adet olduğu üzere her alkışlanan arkamıza geçip 2 puan aldığı için, Cahit Amca da bu geleneği bozmadı ve puanlar puan üstüne gelmeye başladı.
Mahkeme yüzünden bazı çay bahçeleri kapalı kaldı.Sezon bitti sanırım mahkemeler kazanıldı.Süper belediyeci başkan herhalde "ben bu kıytırık bahçelerde 3-5 çayla uğraşamam, para toptan gelsin" mantığıyla birinci çay bahçesini özelleştirdi.Yörsan namlı kuruluş buradaki asırlık ağaçları biçti betondan 2 katlı heyula gibi bir bina dikti.Tabi canım kapitalizm için ağaca felan ne gerek var.Onlara para kazandıracak bir sürü kereste kordonda müşteri adı altında dolaşıyor zaten.Yörsan da herhalde "Buradan 3-5 çayla bu kadar verdiğim parayı kurtaramam, oraya buraya bir sürü para yedirdik(Ustalara felan,yanlış anlama olmasın) karşılığını alayım" düşüncesiyle, içinde süt ürünleri satan market, lahmacuncu, kebapçı,kahvaltıcı, bilumum yemekçi, dondurmacı ve de çay olan bir çay bahçesi! kurdu. Etraftaki esnafın derdi başkanı niye gersin ki? Onlarda bu yemek işini erbabına yani sütçüye bırakıp yazlıkçı saflara Akçay hatırası satsınlar. Bir sene böyle geçti.Baktılar ki Akçay'lılardan ses çıkmıyor, hatta puan vermek için yarışıyorlar öbür bahçeleri de özelleştirdiler.Mado nam kuruluş son çay bahçesini almış o da bu yaza yetiştirme amacıyla etrafı katletmeye devam ediyordu.Bütün çay bahçeleri 2 ve üstü katlar şeklinde oldu. Kordonda evi olan herkes, artık deniz yerine, çay bahçelerinde oturmuş denize bile bakmayan kerestelerin kıçlarını seyrediyor. Halkçı başkan CHP'nin halkçılık ilkelerini bile hatırlamayarak halka güzel bir kazık soktu. Artık çayı fincanda içip, renkli sandalyelerde oturarak kazığı boğazların da bile hissetmeden fahiş fiyatlar ödüyorlar.

Yarın "Su ve Sevgi beldesi Akçay" sloganının nasıl susuzluk beldesine dönüştüğünü de yazmaya çalışacağım.Bu sloganı da kendiler uydurdular haydi hayırlısı.

7 Haziran 2011 Salı

Geldik yine tekkeye, teyyp gitsin mekkeye:=))

Başlık biraz "Selahattin Duman" stili oldu. Tatil modundan iş moduna dönüşte bünye uyum sağlamamakta direniyor. Tatil diye bir kavramın olduğundan haberi olan bünye " Bir kere geldim ulan Dünya'ya, bir daha mı geleceğim, ne çalışması" diyor.Kapitalizmin köleliğine başkaldırıyor ve kendini piyangodan para kazanmış talihli moduna sokuyor. Ancak her güzel şeyin uzun sürmeyeceği gerçeği burada ortaya çıkarak, bünyeyi hayal kırıklığına uğratıyor.
Akçay ile ilgili bir yazı yazmayı düşünüyorum. Eskiden ne idi şimdi ne oldu? Belki yarın akşam yazarım. Bu akşam kısa kesip "Mina Mazzini" ablamızın bir plağını sessizlikler içerisinde dinleme eğilimindeyim. En hoş parçalarından biri olan "My cherie amour" şu an kulaklarıma dolmakta.İyi ki müzik ve iyi müzisyenler var.